NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
135 - (1810) حدثنا
يحيى بن يحيى.
أخبرنا جعفر
بن سليمان عن
ثابت، عن أنس
بن مالك. قال:
كان
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم يغزو بأم
سليم. ونسوة
من الأنصار
معه إذا غزا
فيسقين الماء
ويداوين
الجرحى.
{135}
Bize Yahya b. Yahya
rivayet etti. (Dediki): Bize Ca'fer b. Süleyman, Sâbit'ten, o da Enes b. Mâlik'den
naklen haber verdi. Şöyle demiş :
Rcsûlullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) gazaya Ümmti Süleym'le birlikte giderdi. O gaza ettiği vakit
Ensâr'dan bazı kadınlar da maiyyetinde bulunur; su verirler ve yaralıları
tedâvî ederlerdi.
İzah:
1809 ve 1810 nolu
rivayet kocaları ile birlikte kadınların da harbe giderek, askere su taşımak,
yaralıları tedâvî etmek gibi işler görebileceklerine delildir. Bu hadîslerin
neshedildiği de rivayet olunmuştur. Şu halde muhkem olarak hükümleri kıyamete
kadar bakî demektir.
Acaba bugünkü şartlar
muvacehesinde bir müslüman kadını harbe gidebilir mi? Bu sual bütün
müslümanları alâkadar eder. Şunu arz edelim ki, her şeyden önce kadının iffet
ve namusu bahis mevzuudur. Bugün buna maalesef lâzım geldiği şekilde riayet
edilmemektedir. Müslüman kadını tesettürle yâni yabancı erkeklerden kaçma,
Örtünme vazifesi ile mükelleftir. Bu husus Kur'ân-ı Kerîm âyetleri ve sahîh
hadîslerle sabittir. Ve yine mensûh olmayıp hükmü kıyamete kadar sürüp gidecek
olan muhkemâttandır. Gerçi bugün hemen bütün islâm memleketlerinde şer'î
tesettüre riayet kalmamıştır. Fakat bu o hükmün kaldırılması demek değildir.
Unutmamalıdır ki şer'î bir hükmü kaldırmak ancak şeriat sahibinin hakkıdır. Bir
hüküm yirmibirinci asır müslümanlarının umursamayıp terk etmesi ile asla mensuh
olamaz. Şu halde suâlin cevâbı:
Bugünkü şartlar
muvacehesinde bir müslüman kadını harbe gidemez. Çünkü harbe gitmek isteyen bir
kadının karşısına dikilecek ilk şart baş örtüsünü atması, tesettüre kat'iyyen
riâyet etmemesi ve saire olacaktır. Nitekim örneklerini mekteplerde görüyoruz.
Harbe iştirak caiz olmayınca askere gitmek, erkeklerle bir arada ta'lim görmek
gibi müştemilâtın hiç biri de caiz olamaz. islâm'ın emirlerine tamamiyle
uyulduğu takdirde ise cevaz hükmü elbet de bakîdir. Nevevî bu hususta şunları
söylüyor: «Kadınların bu tedâvî işi yakın akrabaları ile kocalarına mahsustur.
Başkalarını tedâvî edeceklerse tenine dokunmak caiz değildir. Ancak zarurî olan
yere dokunabilirler.»